Menu - Pages

24 Mart 2018 Cumartesi

Ereksiyon ve Ejakülasyon


Bir canlı yemek yer, uyur, hareket eder ve canlılığını devam ettirir. Peki hiç düşündünüz mü neden üremek gibi bir fonksiyon canlılara verilmiştir. Kısır canlıların çok iyi biliriz ki hayati tehlikesi olmaz. Yani yaşamak için üremeye ihtiyaç duymayız. Ama dikkatinizi çekti mi canlılığımız için gerekli tüm aktiviteler bir yana, üremek diğer aktivitelerden farklı bir zevk sunar. Neden? Üremek zevkli olmasaydı gerçekten de canlılar hayati bir önemi olmayan üremeye hayatında yer ayırır mıydı? Üremek diğer canlılık faaliyetlerinden çok farklı ve önemli bir fonksiyon içerir. Soy devamlılığı. Peki sizce neden soyların devamlılığı önemli? Belki de yaratıcı soy devamlılığının önemini kavrayamayacağımızı anladığı için üremeyi zevkli bir hale getirmiştir. Belki de doğadaki canlılar sırf zevkli olduğu için limbik sistemin etkisiyle üremeye çalışmaktadır. Nereden bilsinler soy devamlılığın önemini değil mi.
Bu yazımızda üremenin başarıyla gerçekleşmesini sağlayan iki önemli konuyu detaylandıracağız: ereksiyonu ve ejakülasyon. Yazı penisin ereksiyonu ve ejakülasyonunu anlatmaktadır. Kadınlarda da ereksiyon olur. Aşağıda okuyacağınız ereksiyon mekanizması kandınlarda da aynıdır. Ancak ereksiyon dışardan bakıldığında sadece erkeklerde görülebilir olduğu için bu konu hep erkekler üzerinden anlatılmıştır. Daha sonraları kadınların da ereksiyon olabildikleri anlaşılmıştır. Ama bu durum ereksiyonun erkek üzerinden anlatılmasını engelleyememiştir.  

Ereksiyonun ve Ejakülasyonun Etimolojisi
Esas anlamı eski Latincede “kurulum, gelişim” anlamlarına gelmektedir. “Erectus” kelime kökünden türetilmiştir. Erectus dik durma, kalkmak anlamına gelmektedir.
"Eiaculatus" ise Latince atmak, fırlatmak anlamına gelmektedir. Dışarıya atmak anlamında ejakülasyon buradan türetilmiştir. Bu kelime kökü Latincede mızrak atmak, dart atmak anlamlarında da kullanılmıştır.
Ereksiyon Mekanizması
Penisin ereksiyonu ve ejakülasyonu nörovasküler bir süreç sonucunda gerçekleşir. Burada tüm süreci başlatan ve devam ettiren sinir sistemidir. Çünkü ereksiyon hem somatik sinir sistemi hem de otonom sinir sisteminin ortak işlevi ile gerçekleşir. Hatta hep birbirlerine zıt çalışırlar diye tanımladığımız sempatik ve parasempatik sinirler konu üreme olunca ortak çalışmaya başlarlar. Bu süreçlerde sinir sisteminin bu denli önemli olmasından dolayı psikolojik rahatsızlıklar, stres gibi faktörler ereksiyonu ve dolaysıyla ejakülasyonu kolayca olumsuz yönde etkilemektedir.
Penisin gövdesi (corpus penis) iki adet corpus cavernosa (corpora cavernosa) ve bir adet olan corpus spongiosa’dan oluşur. Özellikle ereksiyon sırasında corpus cavernosa’lar büyür ve sertleşir. Corpus spongiosa da büyür ancak corpus cavernosa’lar kadar sertleşemez. Zaten corpus spongiosum sertleşemediği için süngerimsi anlamına gelen “spongiosum” adı verilmiştir.
Ereksiyon esas olarak corpus cavernosum’un ve buraya kan getiren a. profunda penis’in duvarlarında bulunan düz kasların gevşemesi ile başlar. Bu düz kasların gevşemesini parasempatik sinirler sağlar. Düz kaslar gevşediği için corpus cavenosum’a, a. helicina‘lar (a. profunda penis’in dalları) tarafından kan dolmaya başlar. Corpus cavernosum’un yapısında birçok boşluk (sinusoidler) bulunmaktadır. Kan kavernoz boşluklara doldukça penis büyümeye başlar. Bu arada penisin uzayan boyuna paralel olarak a. helicina’ lar (sarmal arterler) da düzleşmeye başlar. Penisin ereksiyon sırasında sadece boyu uzamaz; aynı zamanda çapı da artar. Corpus cavernosum’u tunica albuginea (beyaz katman) adı verilen bir fibroelastik yapı sarmıştır. Corpus cavernosum’a kan doldukça çapı artar ve tunica albuginea da gerilmeye başlar. 2mm kalınlığında olan tunica albuginea 0,25mm’ye kadar gerilir (Kaplan Arıncı 2006). Tunica albuginea’nın sayesinde penisin çapı artık artamaz ve penis sertleşmeye başlar. Tunica albuginea sadece penisin sertleşmesinde değil; ayrıca corpus cavernosum’a biriken kanın venöz geri dönüşünü de engeller. Çünkü venöz damarlar tunica albuginea’yı delerek penis sırtına geçmektedir. Gerilen tunica albuginea bu venöz damarları büyük ölçüde kapatır. Böylece ereksiyonun daha uzun süre kalabilmesine de yardımcı olur. Gerilen tunica albuginea venöz geri dönüşü engellediği için bu sisteme “veno-occlusive mechanism” adı da verilmiştir.
Corpus spongiosum ise corpora cavernosa gibi sertleşemez. Bunun esas nedeni corpus spongiosum’u saran tunica albuginea çok daha incedir. Böylece gerilme kapasitesi düşük olup; venöz kan dönüşünü de etkili bir şekilde azaltamaz. Bunun sonucunda corpus spongiosum corpora cavernosa gibi sertleşemez. Corpus spongiosum’un çok sertleşmemesi oldukça önemlidir. Çünkü corpus cavernosa içerisinden urethra geçmektedir. Eğer corpus spongiosum çok sertleşseydi; ejakülasyon sırasında semen urethra’da sıkışırdı. Bu nedenle corpus spongiosum erekte bir peniste corpora cavernosa kadar sert değildir.
Ereksiyona ayrıca somatik sinir sistemi tarafından kontrol edilen m. ischiocavernosus ve m. bulbospongiosus da katılır. Bu kasların kasılmasıyla venöz geri dönüşün azaldığı düşünülüyor. Böylece penisin sertleşmesine katkı sağlarlar.
Ejakulasyon sonrasında yukardaki tüm süreç tersine doğru işlemeye başlar ve penis ereksiyonunu kaybeder. Penis arterlerinin lümeninin daralması ve venöz dönüşün artması sempatik sistemin düz kasları kasması ile gerçekleşir. Zaten sempatik sistem ejakulasyonu sağladığı için ereksiyonun sonlandırmasını da yine bu sistem yapar.
Yukarda detaylı olarak anlattığımız ereksiyon mekanizmasının sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesi kısaca şunlara bağlıdır:
·         Psikolojik olarak iyi olma haline,
·         Parasempatik sinir sisteminin sağlam olmasına,
·         Penisdeki düz kasların yeterince gevşeyebilme kapasitesine sahip olmasına,
·         Kanın yeterli düzeyde akışını sağlayabilen arter yapısına,
·         Normal bir venöz geri dönüşüne sahip olmasna.

Ejakülasyon
Ejakülasyon türkçe karşılığı boşalmadır. Ancak ejakülasyon için öncesinde gerçekleşmesi gereken bir süreç vardır, “Emission”. Emisyon sempatik sistemin etkisiyle ductus deferens’lerden, seminal veziküllerden ve prostattan gelen sıvıların urethra’nın pars prostatica’sına doğru transferine verilen isimdir. Kısacası semenin prostatik uretrada oluşumuna kadar ki süreçtir. Ejakülasyon ise işte prostatik uretrada oluşan semenin urethra boyunca seyrederek dışa atılımıdır.
Ejakülasyona kadar bütün süreç (ereksiyon, emisyon) büyük oranda otonom sinir sisteminin kontrolündeyken ejakülasyon sırasında somatik sinir sisteminin rolü artar. Çünkü m. sphincter urethrae externus somatik olarak kontrol edilen bir kastır. Semenin bu sfinkterden geçmesi için mutlaka somatik sinir sistemi tarafından kontrol edilir. Somatik sistem ayrıca m. bulbospongiosus’un kasılmasını sağlar (N. pudendus). M. bulbospongiosus’un kasılması semenin pulsatil (vurmalı) olarak atılmasını sağlar. Semenin bu şekilde fışkırarak atılımı vajinanın sonuna kadar spermlerin ulaşmasını sağlar. Sempatik sinir sistemi ejakülasyon sırasında özelikle m. sphincter urethrae internus’un kasılmasını da sağladığı için semenin mesaneye doğru kaçmasını engeller.

Semenin urethra boyunca ilerlemesinin, özellikle pars prostatica’sından bulbus penis’e kadar ki bölümü, sempatik mi yoksa parasempatik sinirler tarafından mı kontrol edildiği tam olarak bilinmemektedir (Gray’s Anatomy, 500th anniversary edition). Bulbus penis’den sonra semen özellikle m. bulbospongiosus kasının kasılmasıyla ilerler. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder