Bir canlı yemek yer, uyur, hareket eder ve canlılığını devam ettirir. Peki hiç düşündünüz mü neden üremek gibi bir fonksiyon canlılara verilmiştir. Kısır canlıların çok iyi biliriz ki hayati tehlikesi olmaz. Yani yaşamak için üremeye ihtiyaç duymayız. Ama dikkatinizi çekti mi canlılığımız için gerekli tüm aktiviteler bir yana, üremek diğer aktivitelerden farklı bir zevk sunar. Neden? Üremek zevkli olmasaydı gerçekten de canlılar hayati bir önemi olmayan üremeye hayatında yer ayırır mıydı? Üremek diğer canlılık faaliyetlerinden çok farklı ve önemli bir fonksiyon içerir. Soy devamlılığı. Peki sizce neden soyların devamlılığı önemli? Belki de yaratıcı soy devamlılığının önemini kavrayamayacağımızı anladığı için üremeyi zevkli bir hale getirmiştir. Belki de doğadaki canlılar sırf zevkli olduğu için limbik sistemin etkisiyle üremeye çalışmaktadır. Nereden bilsinler soy devamlılığın önemini değil mi.
Bu yazımızda üremenin başarıyla gerçekleşmesini sağlayan iki önemli konuyu detaylandıracağız: ereksiyonu ve ejakülasyon. Yazı penisin ereksiyonu ve ejakülasyonunu anlatmaktadır. Kadınlarda da ereksiyon olur. Aşağıda okuyacağınız ereksiyon mekanizması kandınlarda da aynıdır. Ancak ereksiyon dışardan bakıldığında sadece erkeklerde görülebilir olduğu için bu konu hep erkekler üzerinden anlatılmıştır. Daha sonraları kadınların da ereksiyon olabildikleri anlaşılmıştır. Ama bu durum ereksiyonun erkek üzerinden anlatılmasını engelleyememiştir.
Ereksiyonun ve Ejakülasyonun Etimolojisi
Esas anlamı eski Latincede “kurulum, gelişim” anlamlarına
gelmektedir. “Erectus” kelime kökünden türetilmiştir. Erectus dik durma,
kalkmak anlamına gelmektedir.
"Eiaculatus" ise Latince atmak, fırlatmak anlamına gelmektedir. Dışarıya atmak anlamında ejakülasyon buradan türetilmiştir. Bu kelime kökü Latincede mızrak atmak, dart atmak anlamlarında da kullanılmıştır.
Ereksiyon Mekanizması
Penisin ereksiyonu ve ejakülasyonu nörovasküler bir süreç
sonucunda gerçekleşir. Burada tüm süreci başlatan ve devam ettiren sinir sistemidir.
Çünkü ereksiyon hem somatik sinir sistemi hem de otonom sinir sisteminin ortak
işlevi ile gerçekleşir. Hatta hep birbirlerine zıt çalışırlar diye tanımladığımız
sempatik ve parasempatik sinirler konu üreme olunca ortak çalışmaya başlarlar.
Bu süreçlerde sinir sisteminin bu denli önemli olmasından dolayı psikolojik
rahatsızlıklar, stres gibi faktörler ereksiyonu ve dolaysıyla ejakülasyonu
kolayca olumsuz yönde etkilemektedir.
Penisin gövdesi (corpus penis) iki adet corpus cavernosa
(corpora cavernosa) ve bir adet olan corpus spongiosa’dan oluşur. Özellikle
ereksiyon sırasında corpus cavernosa’lar büyür ve sertleşir. Corpus spongiosa
da büyür ancak corpus cavernosa’lar kadar sertleşemez. Zaten corpus spongiosum
sertleşemediği için süngerimsi anlamına gelen “spongiosum” adı verilmiştir.
Ereksiyon esas olarak corpus cavernosum’un ve buraya kan
getiren a. profunda penis’in duvarlarında bulunan düz kasların gevşemesi ile
başlar. Bu düz kasların gevşemesini parasempatik sinirler sağlar. Düz kaslar
gevşediği için corpus cavenosum’a, a. helicina‘lar (a. profunda penis’in
dalları) tarafından kan dolmaya başlar. Corpus cavernosum’un yapısında birçok
boşluk (sinusoidler) bulunmaktadır. Kan kavernoz boşluklara doldukça penis
büyümeye başlar. Bu arada penisin uzayan boyuna paralel olarak a. helicina’ lar
(sarmal arterler) da düzleşmeye başlar. Penisin ereksiyon sırasında sadece boyu
uzamaz; aynı zamanda çapı da artar. Corpus cavernosum’u tunica albuginea (beyaz
katman) adı verilen bir fibroelastik yapı sarmıştır. Corpus cavernosum’a kan
doldukça çapı artar ve tunica albuginea da gerilmeye başlar. 2mm kalınlığında
olan tunica albuginea 0,25mm’ye kadar gerilir (Kaplan Arıncı 2006). Tunica
albuginea’nın sayesinde penisin çapı artık artamaz ve penis sertleşmeye başlar.
Tunica albuginea sadece penisin sertleşmesinde değil; ayrıca corpus
cavernosum’a biriken kanın venöz geri dönüşünü de engeller. Çünkü venöz
damarlar tunica albuginea’yı delerek penis sırtına geçmektedir. Gerilen tunica
albuginea bu venöz damarları büyük ölçüde kapatır. Böylece ereksiyonun daha
uzun süre kalabilmesine de yardımcı olur. Gerilen tunica albuginea venöz geri
dönüşü engellediği için bu sisteme “veno-occlusive mechanism” adı da
verilmiştir.
Corpus spongiosum ise corpora cavernosa gibi sertleşemez.
Bunun esas nedeni corpus spongiosum’u saran tunica albuginea çok daha incedir.
Böylece gerilme kapasitesi düşük olup; venöz kan dönüşünü de etkili bir şekilde
azaltamaz. Bunun sonucunda corpus spongiosum corpora cavernosa gibi
sertleşemez. Corpus spongiosum’un çok sertleşmemesi oldukça önemlidir. Çünkü
corpus cavernosa içerisinden urethra geçmektedir. Eğer corpus spongiosum çok
sertleşseydi; ejakülasyon sırasında semen urethra’da sıkışırdı. Bu nedenle
corpus spongiosum erekte bir peniste corpora cavernosa kadar sert değildir.
Ereksiyona ayrıca somatik sinir sistemi tarafından kontrol
edilen m. ischiocavernosus ve m. bulbospongiosus da katılır. Bu kasların kasılmasıyla
venöz geri dönüşün azaldığı düşünülüyor. Böylece penisin sertleşmesine katkı
sağlarlar.
Ejakulasyon sonrasında yukardaki tüm süreç tersine doğru
işlemeye başlar ve penis ereksiyonunu kaybeder. Penis arterlerinin lümeninin
daralması ve venöz dönüşün artması sempatik sistemin düz kasları kasması ile
gerçekleşir. Zaten sempatik sistem ejakulasyonu sağladığı için ereksiyonun
sonlandırmasını da yine bu sistem yapar.
Yukarda detaylı olarak anlattığımız ereksiyon mekanizmasının
sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesi kısaca şunlara bağlıdır:
·
Psikolojik olarak iyi olma haline,
·
Parasempatik sinir sisteminin sağlam olmasına,
·
Penisdeki düz kasların yeterince gevşeyebilme
kapasitesine sahip olmasına,
·
Kanın yeterli düzeyde akışını sağlayabilen arter
yapısına,
·
Normal bir venöz geri dönüşüne sahip olmasna.
Ejakülasyon
Ejakülasyon türkçe karşılığı boşalmadır. Ancak ejakülasyon
için öncesinde gerçekleşmesi gereken bir süreç vardır, “Emission”. Emisyon
sempatik sistemin etkisiyle ductus deferens’lerden, seminal veziküllerden ve
prostattan gelen sıvıların urethra’nın pars prostatica’sına doğru transferine
verilen isimdir. Kısacası semenin prostatik uretrada oluşumuna kadar ki
süreçtir. Ejakülasyon ise işte prostatik uretrada oluşan semenin urethra
boyunca seyrederek dışa atılımıdır.
Ejakülasyona kadar bütün süreç (ereksiyon, emisyon) büyük
oranda otonom sinir sisteminin kontrolündeyken ejakülasyon sırasında somatik
sinir sisteminin rolü artar. Çünkü m. sphincter urethrae externus somatik
olarak kontrol edilen bir kastır. Semenin bu sfinkterden geçmesi için mutlaka
somatik sinir sistemi tarafından kontrol edilir. Somatik sistem ayrıca m.
bulbospongiosus’un kasılmasını sağlar (N. pudendus). M. bulbospongiosus’un
kasılması semenin pulsatil (vurmalı) olarak atılmasını sağlar. Semenin bu
şekilde fışkırarak atılımı vajinanın sonuna kadar spermlerin ulaşmasını sağlar.
Sempatik sinir sistemi ejakülasyon sırasında özelikle m. sphincter urethrae
internus’un kasılmasını da sağladığı için semenin mesaneye doğru kaçmasını
engeller.
Semenin urethra boyunca ilerlemesinin, özellikle pars
prostatica’sından bulbus penis’e kadar ki bölümü, sempatik mi yoksa
parasempatik sinirler tarafından mı kontrol edildiği tam olarak bilinmemektedir (Gray’s
Anatomy, 500th anniversary edition). Bulbus penis’den sonra semen özellikle m.
bulbospongiosus kasının kasılmasıyla ilerler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder